26 Kasım 2012 Pazartesi

Kapadokya Bisiklet Turu 3. ve 4. Gün



Ertesi gün sabahın ilk ışıklarıyla yoldayız. Biraz Niğde-Nevşehir yolundan gittikten sonra Çardak köyünden ara yola giriyoruz. Patates tarlalarının arasından traktörlerle beraber yolculuk edip bugünkü ilk durağımız olan Uçhisar Kalesi'ne varıyoruz. Bu kale bütün bölgeye hakim olan kayaların oyulmasıyla yapılmış. Heybetli bir yapı. Hemen dibinde de bir sürü hediyelik eşya satılan yer var. Fiyatlar da çok insafsız değil.





Şansımıza hava açık ve her yer görünüyor.



Kaleyi gezdikten sonra bakkaldan biraz yiyecek alıp bir kahvede duble çay eşliğinde karnımızı doyuruyoruz. Yüklü bisikletlerle çılgın bir inişin ardından Göreme'deyiz. Rüzgardan yaşaran gözlerimizin yaşını silip nazar boncuğu ağacının önünde klasik fotoğrafımızı çektiriyoruz. 



Göreme Milli Parkını da gezdikten sonra Ürgüp'e doğru tırmanışa geçiyoruz. Uzakta Uçhisar Kalesi var. 2 saat önce ordaydık.



Yokuşlar bitiyor inişler başlıyor. Ortahisar'dan Ürgüp'e kadar bayır aşağı. Hız göstergelerimiz 45-50km arasında gidip gelirken bu seyir bölgesini farkediyoruz. Hemen önümüzde dev bir peribacası var. İlerde Ürgüp, ufukta da tüm heybetiyle Erciyes...






Ürgüp'ten hemen girişinde bir köydeyiz. Bu taş evler birer birer meymenetsiz mağara otellere dönüyor.






Ürgüp'te öğle yemeği yedikten sonra Mustafapaşa köyüne geldik. Güzel bir köy olduğunu duyup gezi planına eklemiştim. Ancak tahmin ettiğimden çok daha popüler bir yer çıktı. Sokaklarda Bistrolara kafe-barlara falan rastlamak mümkün. Özellikle yaşlı turistler burada kalmayı tercih ediyorlar. Güzel konaklar, kiliseler var. Cumhuriyet'in ilk yıllarında da baya yatırım yapılmış bu köye. Kesinlikle gidip görmeye değer bir yer.






Ertesi gün Recep törende olması gerektiği için Ürgüp'ten otobüse bindi gitti. Ben de Ürgüp'te yemek yeyip biraz kahvaltılık aldım. Sonra bir önceki gece yaptığımız gibi gideceğim yere doğru yola çıkıp uygun bir yerde kamp atmaya karar verdim. Daha Ürgüp'ten çıkar çıkmaz bu benzinliği gördüm. Gene sıcak karşıladılar. Çaylar içildi sohbetler edildi ve yatma vakti. Tüm mal varlığım masada.


Tek başıma koca çadırı taşımak istemediğim için çadırı Recep'le yollamıştım. İsviçre Turunda Ali ile aldığımız tenteyi ilk defa burada içinde yatmak için kullandım.



Sabah güneş doğarken yola çıktım yine. İlk durak Avanos. Bugün yolum çok az. Vaktim bol. O yüzden rahat rahat dura dura gidiyorum.



Burası hayalgücü vadisi. Sağdaki soldaki kayaları bir çok şeye benzetmek mümkünmüş. Ben çok da başarılı olamadım ama. Bir tane taht ve bir tane deve gördüm o kadar.


Muhtemelen güneşin doğuşuyla beraber havalanmış balonlar. Saat daha 7 bile değil.



Avanos'tayım. Avanos çömlekçileriyle ünlü bir kasaba. Saat herhangi bir şey yapmak için çok erken. Çay içecek bir yer bulup sabah çayımı içtim. Şehirde biraz turladım. Bu sırada Cumhuriyet Bayramı törenine giden okul alaylarıyla karşılaştım. En önde flama arkasında bando takımı arkasında öğrenci ve öğretmenler... İlkokuldayken ben de bando takımındaydım. Eski anılarım canlandı. Avanostan sonra sırada Çavuşin ve Zelve köyleri var.


Çavuşin köyü yolundayım. Bu işareti buralarda görmek şaşırtıcı. Sanırım iç anadolunun tek bisiklet yolu burası.



Burası Çavuşin köyü. Görüntü güzel olmasına rağmen esnaf çok çakal. İnsanları hello diye karşılayıp arkasına kazığı dayayıveriyorlar. İnsanlar kurnazlık peşinde olunca gezesim de gelmiyor. Köy kahvesinde dedelerle bir çay içip kalan kahvaltılıklarımla karnımı doyuruyorum. Sonra apar topar kaçıyorum.



Zelve'ye giden yolun üstünde başka bir seyir bölgesi. Paşabağ diye geçiyor. Bölgede Peri Bacaları oluşumunun en iyi izlenebileceği yermiş burası.






Paşabağ jandarma kontrol noktası. Kuleye benzeyen şekliyle tam bir kontrol noktası olmuş.



Zelve köyündeyim. Buradaki mağaralarda 1950 yılına kadar yaşam devam etmiş. Diğerlerinin aksine burada köy meydanı köy camisi falan da var. Daha sonra çökme tehlikesi arttığı için köy boşaltılıp az ileri taşınmış. Yeni betonarme evler yapılmış.



Bulgur yapmak için kullanılan yer. Bu taşı yük hayvanlarıyla çevirip buğdaylar eziliyormuş.






Zamanında evin içinde olup da aşınmalar sonucu evin dışında kalmış bir merdiven.



Köy camisi



Duvardaki deliklerin çoğu güvercin besleyip gübrelerini toplamak için. Bazıları da kiler olarak kullanılmış. Süslemeler Türklerin yaşadığı dönemden kalma. Şaman izler de var. Hayat ağaçları vs resmedilmiş. Ayrıca bazılarında eski yazıyla o kilerin sahibinin kim olduğu ve mesleği yazıyormuş.



Burası da köy meydanı.



Zelve'den sonra tekrar Avanostayım. Geri dönerken 4 tane jant telim kırıldı. Bisikletimi yaptırdım. Biraz hamam aradım. Çok pahalıydı vazgeçtim. Yemek yedim. Çay içtim. Baktım ucuza barınamıyorum hava da soğuk bir internet kafeye girdim. Gece 12deki otobüsüme binene kadar internet kafede vakit geçirdim.



Böylece bir tur daha bitmiş oldu. 3,5 günde toplam 240km yol gitmiş oldum. Az bisikletli bol gezmeli bir turdu. Umarım okurken keyif almışsınızdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder