12 Ekim 2012 Cuma

Almanya-Lüksemburg Bisiklet Turu 2. Gün

İkinci gün sabahı geçit töreni için akşamki arkadaşlarımızla buluşup beklemeye başlıyoruz. 
Soldan sağa Macar ve Lüksemburglu

Burada dedelerin borusu ötüyor.




Önce askerler geçiyor. Ordu 800 kişiden biraz daha kalabalık ama Vietnam savaşına 44 asker yollamışlar. 



İtfaiye erleri




Bisikletli ambulanslar ve daha sonra kamuya ait ne kadar araç varsa hepsi geçti burdan. Gümrük otolarından nehirlerde kullandıkları küçük sürat teknelerine kadar her şey. Hatta bir ara iskoç müzik gurubu bile geçti.




Geçit töreninden sonra etrafı dolaşıyoruz biraz. Burası eski banka binalarından biri. İnsanların temel gelir kaynakları bankalar ve madenler.



Şehirden iki foto var aşağıda.




Bu fıstık bile böyle yalandan kilitlerle dururken biz bisikletleri bırakırken boşuna tedirgin olmuşuz.



Bir çocuk parkı. 15-20 yıl geri gidesim geldi.



Dükün evi



Surların dibindeki parka iniyoruz.





Gördüğünüz yeşil kapının ardındaki dehlizler tüm şehrin altını dolaşıyor. Bu dehlizler hem barut deposu olarak kullanılmış. Hem de olası bir işgal sırasında şehrin kaybedilmesi durumunda patlatıldığında tüm şehri yerle bir edip şehri teslim etmemek üzere dizayn edilmiş.




Şehir turundan sonra arkadaşlarımızdan ayrılıp ikinci ev sahibimizin evine doğru yola çıkıyoruz. Kapıda bir not var. "Lütfen içeri girin. Beş dakikaya geliyorum." İçerde bu yaşlı dostla karşılaşıyoruz. Bizden biraz çekiniyor ve saldırgan tavırlar sergiliyor ama anlaşmanın yolunu buluyoruz. Yeni ev sahiplerimiz Polonyalı ve Bulgar bir çift. 12-14 yaşlarında iki çocukları var.




Bize kalacağımız odayı gösteriyorlar. Bu günü de ormanda köpek gezdirerek ve sohbet ederek geçiriyoruz. Lüksemburg'da harcadığımız ilk parayı da bu gece ev sahibimize bira ısmarlamak için harcıyoruz.




Akşam yemeğinde beraber Döner dürüm yiyoruz ve ertesi sabah yola çıkmak üzere uyuyoruz. Uyandığımızda yataktan manzara böyle. 




Bizim için kahvaltı hazırlamışlar bile. Bulgar peynirleri ve reçellerle harika bir kahvaltı yapıp yola çıkmak için son hazırlıklarımızı yapmaya başlıyoruz. Bu arada bize yol için sandviç hazırlamışlar. Her şey için teşekkür edip bir hatıra fotoğrafı çekilerek yola çıkıyoruz.




Dönüşte anayol bakım için kapalı olduğundan Lüksemburg'un köy yollarını da görmüş oluyoruz. Ancak bu sefer rüzgar arkamızdan esiyor. Gelirken zorlandığımız rampaları rahat rahat çıkıyoruz. Ama hava yağdı yağacak.




Sonunda Almanya sınırındayız. Yağmur da başlıyor.






Bittburg'da Burger King'de yemek molası veriyoruz. Ancak üstüm başım ıslak olduğu için klima çarpıyor beni. Yolun devamında kötü hissedip güçten düşüyorum. Yağmurun iyice abartmasıyla ilk tren istasyonundan trene binmeye karar veriyoruz. Bu fotoğraftan sonra ayakkabımı çıkarıp ters çevirdim içinden sular aktı.









Trene belki eylet sınırına girene kadar kontrol olmaz umuduyla kaçak biniyoruz. Ancak anında kondüktör yanımızda bitiyor. Öğrenci kartlarımızı gösterdiğimizde halimize bakıp ceza kesmiyor Almanya'da pek karşılaşılabilecek bir durum değil aslında bu. Şanslıyız. Daha sonra tuvalette üstümüzü değiştirip oturuyoruz. Ayaklarıma bakan İsmail gülme krizine giriyor. Neye gülüyor bu çocuk diye baktığımda anlıyorum ki ayakkabılarımdan sızan su trende ufak bir su birinkintisi oluşturmuş.



Daha sonra eve gidip güzel bir uyku çektim. Umarım fotoğrafları ve anlatımı beğenmişsinizdir. Vakit buldukça Danimarka, Lihtenştayn, İsviçre vs turlarını da ekleyeceğim.

2 yorum: